Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadelede en önemli ve kapsamlı uluslararası insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi, 10 yıl önce bugün, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi.
İmzaya Türkiye’de açıldığı için tüm dünyada “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan ve 45 ülke tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesi, geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği tarafından da onaylanarak yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi, yürürlükte olduğu ülkelerde milyonlarca kadının, çocuğun ve ırk, dil, din, göçmenlik statüsü, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, yaş veya engellilik hali nedeniyle ayrımcılık yapılmaksızın ev içi şiddete maruz kalma ihtimali olan herkesin şiddetten uzak, korkusuz ve özgürce yaşamasının tam 10 yıldır en büyük teminatı.
Ancak ne yazık ki, İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’deki milyonlarca kadın, çocuk ve ev içi şiddet mağduru için artık başvurabilecekleri bir hukuki güvence değil çünkü Türkiye, Mart 2021’de, kadınlar başta olmak üzere tüm toplumun aylarca süren mücadelesine rağmen, sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararıyla bir gecede çekildi ve dünyada bir insan hakları sözleşmesinden çekilen ilk ve tek ülke oldu. İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı çekilme gerekçesinde LGBTİ+ yurttaşlar devletin en üst kademesi tarafından nefret söylemiyle hedef gösterildi.
Aradan geçen 3 sene boyunca, şiddetle mücadelede toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen hak temelli bir yaklaşımı benimsenmedi. Kadınları eşit yurttaşlar olarak değil, yalnızca aile içinde annelik rolüyle tanımlayan aile odaklı politika ve uygulamalar nedeniyle Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet tüm yakıcılığıyla sürmeye devam ediyor. Her fırsatta kadınların Medeni Kanun’dan doğan hakları ve 6284 sayılı Kanun tartışma konusu edilirken, şiddet failleri infaz düzenlemesi kılıfındaki aflar, cinsiyetçi yargı ve polis uygulamaları sayesinde adeta cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Tüm dünyada İstanbul Sözleşmesi milyonlarca kadın, çocuk ve ev içi şiddet mağduru için en etkin koruma kalkanı olmaya devam ederken, Türkiye’de bizler tam 3 senedir sözleşmenin güvencesinden mahrum bırakılıyoruz.
Halbuki biz kadınlar ve LGBTİ+’lar şiddetten uzak, korkmadan, eşit ve özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz.
Anayasa Mahkemesi’nden 3 sene süren bu güvencesizliğe son vermesini bekliyoruz.
Hayatlarımızdan, haklarımızdan, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’ni mutlaka geri alacağız ve uygulatacağız.
Çünkü İstanbul Sözleşmesi bizim!