*Açıklamamızın İngilizcesine buradan erişebilirsiniz. // Here is the English version of our statement.
İstanbul Valiliği tarafından 20 Haziran Pazartesi günü yasaklanan onur haftası etkinlikleri sonrası 26 Haziran’da gerçekleştirilecek olan Onur Yürüyüşü de valilik kararıyla yasaklandı. Yine valilik tarafından yapılan açıklamaya göre Pazar sabah 11’den itibaren Taksim, Şişhane Metro Durakları ve İstiklal Caddesi, Sıraselviler, ve Firuzağa’ya çıkan tüm sokakların kapatılacağı duyuruldu. Tüm bu hukuksuz ve anayasaya aykırı yasaklara rağmen yüzlerce lubunya haklarına ve hayatlarına sahip çıkmak ve anayasal haklarını kullanmak için Taksim’e çıkan sokaklardaydı. Saat 3 itibariyle polis şiddet kullanarak, çevredeki kafelerde oturan, sokaklarda yürüyen insanları dahi “GBT yapacağız, direnmezseniz bırakacağız” diyerek güvenlik çemberine almak suretiyle ters kelepçeyle gözaltına aldı. 16 saate varan işkenceyle göz altı sürecinde karanlık göz altı araçlarında bekletilen arkadaşlarımızın su, yemek ve tuvalet gibi temel ihtiyaçları dahi karşılanmadı. Pandemi şartlarında havalandırması düzgün çalışmayan araçlarda bekletildiler, gözaltında telefon etme haklarını kullanamadılar. Polis, emniyetin önünde bekleyen yakınlarını dahi gözaltına almakla tehdit etti. Gözaltına alınanlarla görüşmek isteyen avukatlara polis tarafından şiddet uygulandı.
Lubunyalar tüm şiddete ve baskılara rağmen direnişin tarihini yazarken, Türkiye’de demokrasiyi yeniden tesis edeceğini iddia eden muhalefet partisi liderleri, belediye başkanları ve milletvekilleri ise suskunluğunu korudu. Sosyal medya paylaşımı dahi yaptığını göremediğimiz ve bizlerin oylarını cepte gören siyasiler, 373 kişinin gözaltına alındığı bu eşi benzeri görülmemiş olay karşısında LGBTİ+’ları ve onlarla dayanışan toplumsal muhalefet kesimlerini yapayalnız bıraktı. Oysa ki feministler ve LGBTİ+’lar olarak bizler, toplumsal cinsiyet eşitliğine adeta savaş açmış olan bu nefret ve baskı politikalarına karşısında eşitlik, özgürlük, demokrasi ve laiklik mücadelesini en önde yürütenleriz. Bizleri görmezden gelerek, 40 yıllık direniş ve mücadele tarihi olan hareketlerimizi muhatap almayarak, kadın ve LGBTİ+ düşmanlarının “Türkiye buna hazır değil” safsatasına kanarak yürüttüğünüz muhafazakâr politikalar Türkiye’nin sürüklendiği baskı rejimini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacak.
Kadının İnsan Hakları Derneği olarak kurulduğumuz günden bügüne geçen 30 yıllık tarihimiz boyunca yaptığımız gibi patriarkaya karşı mücadelenin sadece kadınların ezilmesine karşı verilen mücadeleden ibaret olmadığını tekrar ediyoruz. Heteronormative, ırkçılık, militarizm dahil tüm tahakküm ve baskı düzenine karşı ittifaklar halinde mücadele yürütmediğimiz müddetçe hiçbirimiz eşit ya da özgür olmayacağız. Türkiye’nin geçtiği bu karanlık dönemden ancak kimseyi yalnız bırakmayarak, dayanışarak ve direnerek çıkacağımızı biliyoruz.
Yaşasın dayanışmamız!
Onur ayı kutlu olsun!