Skip to main content
Genel

 BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) 82. Oturumu’nda gerçekleşen Türkiye’nin 8’inci Gözden Geçirilmesi Kadın ve LGBTİ+ Örgütlerinin Aktif Katılımıyla Sona Erdi.

Birleşmiş Milletler düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) izleme mekanizması CEDAW Komitesinin 82. Oturumu 13 Haziran 2022’de Cenevre’deki Birleşmiş Milletler Ofisi’nde başladı. 1 Temmuz’a kadar sürecek oturumun ilk haftasında Türkiye, Azerbaycan, Portekiz ve Namibya’nın periyodik gözden geçirmesi tamamlandı. Bu kapsamda 14-15 Haziran 2022 tarihlerinde gerçekleşen Türkiye’nin 8’inci gözden geçirme süreci CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu (CEDAW STYK) bileşenleri, ERA LGBTİ, MUSAWAH ve Havle Kadın Derneği tarafından takip edildi.

Türkiye’nin 8. Periyodik gözden geçirmesi kapsamında içinde Kadın Dayanışma Vakfı, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, Kadının İnsan Hakları Derneği Derneği, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kaos GL ve Türk Kadınlar Birliği’nin de bulunduğu 20 kadın ve LGBTİ+ örgütünden oluşan CEDAW STYK bileşenleri; Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci, kadın ve LGBTİ+ hakları, ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü gibi öne çıkan hak ihlallerini gündemleştirdi. Bu bağlamda CEDAW STYK, CEDAW Komitesi’ne, hukukun üstünlüğünün aşınmasının, demokrasiye ve insan haklarına yönelik tehditlerin ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırıların arttığının altını çizen kapsamlı bir gölge rapor sundu. CEDAW STYK’nın yanı sıra, bölgesel bir LGBTİ+ ağı olan Era LGBTİ ile Kaos GL, SPoD, Özgür Renkler ve Pembe Hayat da LGBTİ+’ların ve örgütlerinin Türkiye’de yaşadığı ayrımcılık ve şiddet biçimlerine ve devlet yetkilileri tarafından gün geçtikçe artan nefret söylemlerine ve bunların ayrımcılığı derinleştirdiğine dikkat çektikleri ortak bir rapor sundular. Musawah ve Havle Kadın Derneği de ortak olarak komiteye sundukları gölge raporlarında çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmelerle ilgili yasal boşluklara ve uygulamadaki hak ihlallerine, kadınların evlilik sonrası kocanın soy ismini alma zorunluluğu ve kadınların soy isimlerini kendi çocuklarına verememelerinden dolayı özellikle boşanma sonrası yaşadıkları ayrımcılıklara dikkat çeken bir gölge rapor sundular.

14-15 Haziran’da gerçekleşen Türkiye gözden geçirme oturumlarına Türkiye’yi temsilen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık beraberinde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim, Adalet, Dışişleri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları ve Kamu Denetçiliği Kurumu’ndan temsilcilerden oluşan bir delegasyonla katıldı. Komitenin devlete yönelttiği sorulara Bakan Derya Yanık cevap verdi. Açılış konuşmasında Bakan Yanık “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olabiliriz ama kadına yönelik şiddetle mücadelemiz devam ediyor, değişen sadece araçlarımız.” yorumunda bulundu.

Bakan Yanık: “Anayasanın 10. maddesi LGBTİ+’ları da korur.”

Komite üyeleri devletle müzakerenin ilk gününde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından özellikle ifade özgürlüğüne yönelik baskılara ve LBTİ+ hakları savunucularına yönelik artan şiddete dikkat çektiler. Uzun zaman boyunca devam eden OHAL uygulamalarının ve muhalefetteki politikacılara yönelik baskılardan haberdar olduklarını belirten üyeler, sivil topluma açılan davalardan, özellikle Tarlabaşı Toplum Merkezi ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na “genel ahlaka aykırılık” üzerinden açılan davalardan haberdar olduklarını ifade ettiler. Üyeler, Bakan’a kadın ve LGBTİ+ örgütlerine yönelik keyfi tutuklamalar ve baskıları önlemek için ne gibi önlemler aldıklarını sordular. Ayrıca devletin politika belgelerinden toplumsal cinsiyet kavramının çıkarılmasına ve Türkiye’de LGBTİ+’ları koruyacak spesifik bir yasanın olup olmadığına dair sorularını yönelttiler. Bakan Derya Yanık, OHAL uygulamalarında hukukun üstünlüğünün askıya alınmadığını, tutuklanan kadın siyasetçilerin suç tanımına giren eylemleri olduğunu ve tartışmaya gerek olmadığını savundu. Sadece LGBTİ+’lara değil, hiçbir özel gruba yönelik koruma olmadığını ama bireyleri ayırmadan tüm ayrımcılıkla mücadele ettiklerini, buna Kürt ve LBTİ+ kadınların da dahil olduğunu belirtti ve ekledi: “Anayasanın 10. maddesi LGBTİ+’ları da korur, LGBTİ+lar Türkiye Anayasası altında koruma altındadır, tüm yasalar anayasaya uygun olmak durumundadır.”

Bakan Yanık: “Devlet hastanelerinin veya özel kuruluşların kürtaj yapmama konusunda bir isteksizlik veya keyfilik göstermeleri söz konusu değildir.”

Oturumun 3. gününde devam eden müzakereler sırasında komite üyeleri devlet hastanelerinde kürtaj hizmetlerinin sunulması önündeki engellere ve keyfi şekilde kürtaj yapmayan hastanelerin yıldan yıla arttığına vurgu yaptı. Özel hastanelerde ise oldukça pahalı sunulan bu hizmetlerin kırsalda yaşayan ve yoksul kadınlar için erişilemez olduğunun altını çizdi. Komite ayrıca son 3 yılda aile planlamasına ve Suriyeli kadınların hijyen malzemelerine erişimine ayrılan bütçeye dair de soru sordu. Bakan Yanık bu soruya ilişkin devlet hastanelerinde isteğe bağlı kürtaj hakkına erişimin yalnızca 10 ilde mümkün olduğunu gösteren araştırmaların aksine[1] “Türkiye’de gebelik isteğe bağlı olarak 10. haftaya, suç sonucu oluşan gebeliklerde savcı kararı ile 20. haftaya kadar sonlandırılabilir. Devlet hastanelerinin veya özel kuruluşların kürtaj yapmama konusunda bir isteksizlik veya keyfilik göstermeleri söz konusu değildir.” şeklinde yanıt verirken aile planlamasına dair ayrılan bütçeye ilişkin verinin ellerinde olmadığını söyledi. Bakan Yanık ayrıca 2018 yılında İstanbul’da açıldığı söylenen ancak uygulamada hayata geçmeyen “cinsel suç mağduru tıbbi destek birimlerine” ilişkin olarak 5 adet birim açmayı planladıklarını, hazırlıklarının sona yaklaştığını belirtti.

CEDAW Komitesi: “Çocuk istismarcılarına af öngören önerge 2016’da yılında meclise getirildi ve kadın hareketi sayesinde öneri geri çektirildi. Ancak bu uygulamalar çocuk yaşta evlilikleri cesaretlendirmektedir. Türkiye’den bunun sonsuza kadar geri çekildiğini garanti etmesini bekliyoruz.”

Komite çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmeler, kadınların evlilik sonrası soy ismi kullanımı ve nafaka hakkına dair sorular yöneltti. Komite üyeleri Medeni Kanun’a göre evlilik yaşı 18 olsa da, bunun istisnaları olduğuna ve dini nikahın evlilik yaşını daha da erken yaşa çektiğine dikkat çekti. 16 yaşında evliliğin aile izniyle yapılabilmesinin Türkiye’nin uluslararası normlardan uzaklaştığını gösterdiğini, daha evvel evlilik yaşının istisnasız 18 olması ile ilgili Komite tarafından Türkiye’ye tavsiye verildiğini ama bunun uygulanmadığının altını çizdi. Komite ayrıca nafaka hakkının süreyle kısıtlanması girişimlerinin sonucunda geliri olmadığı için ayakta kalamayacak kadınların korunması ve erkeklerin daha az nafaka ödemek için gelirlerini daha düşük göstermeleri konusunda neler yapıldığına dair Bakan Yanık’a sorularını iletti. Kadınların evlilik sonrası soy isimlerinin korunması konusunda ne gibi adımlar atıldığı da soruldu. Bakan ise Medeni Kanun’a göre yapılan evlilik dışında başka evliliğin mümkün olmadığını, dini yolla yapılan nikah sayısının çok düşük olduğunu söyledi. Tecavüzcüyle evlendirmenin kanuna göre mümkün olmadığını ekleyen Derya Yanık, nafaka ile ilgili ise, miktarların çok düşük olduğunu ve tahsilatta sorunlar yaşadıklarını bildiklerini söyleyerek, nafaka kararlarının etkin uygulanması ve nafaka dışında kadınların mali desteklere ulaşmaları yönünde çalıştıklarını kaydetti.

Komite Başkanı’ndan oturum kapanışında son yorum: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadınlar için iyi bir şey olduğuna ikna olmuş değiliz ve bunun kötü sonuçları olacağını düşünüyoruz.

Türkiye gözden geçirme oturumlarının sonunda Komite Başkanı’nın sözleşmeden çekilmenin kötü sonuçları üzerine yaptığı yorum üzerine yaptığı kapanış konuşmasında bakan Yanık, kadın haklarının politik müzakere konusu olmadığını, temel bir konu olduğunu ve Türkiye’nin CEDAW yükümlülüklerine bağlı olduğunu, uluslararası insan hakları normlarını koruduğunu belirtti. Oturum boyunca toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapan ve LGBTİ+’ların, kadın örgütlerinin toplanma ve ifade özgürlüğü gibi haklarının anayasal güvence altında olduğunu söyleyen Bakan Derya Yanık, sivil toplumla ilişkilere her zaman açık olduklarını ve bunu sağlamanın yollarını da oluşturmaya çalıştıklarını belirtti.

Türkiye’den sürece katılan kadın ve LGBTİ+ örgütleri olarak hem yazdığımız gölge raporlarla hem de değerlendirme toplantısı boyunca Komite üyeleri ile yürüttüğümüz aktif çalışma ile parçası olduğumuz izleme sürecinde, her gün alanda yaşadığımız, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele yasalarının uygulanmaması, polis şiddeti, kadın ve LGBTİ+’ların eşit ve özgür biçimde yaşayabilmeleri için kazanılmış olan haklara dönük saldırılar gibi birçok konuda bilgi ve deneyimimizi görmezden gelme yaklaşımı içinde olan devleti sorumluluğunu kabul etmeye, yasalara ve uygulamalara yönelik karar alma süreçlerinde bizim bilgi ve deneyimimizden faydalanmaya, tuttuğu veriyi bizimle paylaşmaya çağırıyoruz. Tüm uygulayıcılara, Komite’nin hazırlayacağı Nihai Yorumları hayata geçirmekle yükümlü olduklarını hatırlatıyoruz. Yıllardır olduğu gibi kadın ve LGBTİ+ örgütleri olarak CEDAW izleme sürecinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Türkiye’den Katılan Kadın ve LGBTİ+ Örgütleri

[1] https://gender.khas.edu.tr/sites/gender.khas.edu.tr/files/docs/2020-12/2020-kurtaj-arastirmasi-raporu.pdf